5 Mayıs 2013 Pazar

Aşkın Topoğrafyasında Bir Tılsım

Bir gün
Bir adam
Bir anda çıkar hayatınıza...
Kalp atışlarınızın ritmini tüm bedeninle hissedersiniz.
Vücudun bu solo senfonisi daha büyük bir heyecana kapılırsınız.
Tatlı , yakışıklı , hoş biridir. Kalbiniz onunla atmaya başlar. Kelebeklerin midesinde uçmaya başlarsınız yahut da onlar sizin.
Dudakları dudaklarına değdiği an çocuk kendinden geçer.Daha çok sevmeye başlar.
Aşkın ilk perdesinde ilk replikler söylenir .
"Dünden çok , yarından daha az ,giderek güçleşen bir sevmekten bahsedilir."
Bir çember yaratır çocuk. Bu aşkta amaç bedenlerin çiftleşmesi değildir. Ruhların tekleşmesi uğruna çizdiği bu  çemberde ilk ateşini yakar. Öyle masum bir ateş ki , çocuk ve genci birbirleri için ısıtmaya başlar.
Ve bin bir geceden bin bir büyülü sözlerle yazmaya başlar.
Her dokunuş , her beraber geçen saniyeler daha çok güçlendirir ateşi.
Sevginin aşka dönüşüp ölümsüzleştireceği dolunay için gün sayar çocuk...
Sevginin ateşinin eritip , ruhların tek olacağı o tılsımı başlatır.
Ama sevdiği kadar da korkar...
Tanrıdan yardım ister.Dışarıdaki kara büyülerden korkar.
Bazen dağılmalar olur ama hemen sevgisiyle gözyaşlarıyla savaşarak tekrar güçlendirmeye başlar ateşi...
Çünkü ilk aşkını ölümsüzleştirmek istiyordur.
Ve bin bir karanlık gecenin şafağında büyü tamamlanmaya doğru gider.
Bin bir zorluk çektiği kimseyle artık kenetlenmeye ramak kalmıştır.
Tılsım tamamlanır.
Yüzyıllar sonra iki erkek için böyle tamamlanan tılsım.
Aşkın topoğrafyasına kazınacak bambaşka bir aşk.
Gözlerindeki mutluluk evreni aydınlatacak ve görenleri mutlu edecek kadar çoktu.
Büyük savaşın  galibiyet sevinciydi gözlerdeki ışık.
Kara büyülerden sıyrılıp kalpler mühürlenmişti.
Dudaklar birbirine doğru yaklaşmaya başladı.
Yaklaştı.
Yaklaştı dokunduğu an
Yer göğe doğru yükselmeye başladı.
Olup biteni anlamaya çalışıyorlardı onlar.
Bir anda dünyadaki bir çok insan onları görüyordu.
Bu aşkı insanlara öyle güzel gösteriyorlardı ki ..
İnsanlar bunu ilk defa anladılar.
İçlerinden bu gençlere benzeyenler maskelerini çıkarıyordu.
Ve bir anda ellerinde birbirine içine geçmiş bir çift yüzük vardı.
Ruhların ritüeli bitmişti.
Tekrar öpüşmeye başladılar.
Tüm dünyanın önünde ...
Ve yüzükleri birbirinden ayrıldı.
Büyük bir tılsımın imzası ellerine kenetlenmişti.
Öyle bir mutluluk yoktu.
Çocuğun ilk aşkı
son aşkı olmuştu.
Onunla başladığı bu sevme arzusu onunla sonsuza gidiyordu.
Başlangıçtan sonsuza bir aşkta yolculuklarının keyfine diyecek yoktu.
Beraber günleri öyle güzel geçiyordu ki .
Her gün daha çok sevip bağlanıyorlardı birbirlerine.
   Ve Tanrı bu iki genci ödüllendirmek isteği .
Sabırları , cesaretleri , yaratılışlarındaki doğru aşkı gösteriş biçimlerinden ötürü...
Bir gün odalarında sevişirken , içlerinden bir parça kopuyor gibi hissetmeye başladılar.
Kötü hissediyorlardı ..
Eksildiklerini sonlarının geldiğine inandılar bir an ...
Bir bebeğin kulak çınlatan o ağlayış sesiyle kendilerine geldiler.
Bir sepet , bir mektup vardı önlerinde.
Gerçekten çok güzel bir hediye idi.
Masmavi gözlü , bembeyaz tenli
Hafif sarışın bir bebek...
Suratında tatlı bir tebessüm.
Mutluluktan havalara uçtular.
Ve mektupta ise
"Tanrı bütün çocuklarını sever ; onlarında birbirini sevmesini ister."
                                                                                                            diyordu.


2 yorum:

  1. "Bu aşkta amaç bedenlerin çiftleşmesi değildir. Ruhların tekleşmesi"

    müthiş.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler :) Okunuyor olması hoş olmuş.

    YanıtlaSil