28 Ağustos 2013 Çarşamba

Alacakaranlıktaki İlk Işık...

     Cümlelerime tekrar devam ediyorum.
Yeni bir sayfaya "Merhaba"... diyorum hayatımda.
Bir "özne" arıyordum , cümlelerime , hayatıma , yastığa koyunca kafamdaki düşüncelerime, omzunda ağlabileceğime , karşısında güleceğime , ruhumu tekleştireceğime...
  Karanlıktı etraf aylardır.
Kanayan bir yara kabuk bağlamıştı ve dökülüyordu artık ,izler silinmeye başlamıştı.
Önümü görmeden ayağa kalkıp adım atmaya devam ediyordum, yaşam devam ediyordu.
Karanlıkta yürümeyi öğreniyordum , bağıra bağıra...
Bağırınca tüm kötülükleri bastıracağımı düşünüyordum . Korka korka yürüyordum bu alacakaranlıkta.
Yorgundum , daha önceki insanlardan kırgındım , eğer düşünürsem üzüleceğim , tüm kırıkları toplayıp yeni bir nefesle yola koyuldum.
 Ben sadece "sevmek" istiyordum , birine ait olmak tamamen.
Onunla arkadaş,sevgili,dost ; hep olmak , her daim olmak , her şey olmak istiyordum.
Bu şarkıyı söyleyerek , aydınlık hayallerle yürüyordum alacakaranlıkta.
Ne yabancı ne de aşina olmayan birisinin sesiyle irkildim , korktum tekrar...
Hemen maskelerden biriyle cevap verdim , olmadığım sevmediğim popüler maskelerden biriydi.
Fazla ukala , uçlarda gezen, umursamaz , anı yaşayan biriymiş gibi...
Önyargılıydım oldukça çünkü ,yüzümü görürse zarar verir diye korkuyordum.
Maskeyle konuşmalar başladı alacakaranlıkta...
Konuşuyorduk , konuşuyorduk...
Belkide biraz zaman böyle konuştuk...
Maske takmaya gerek biri olmadığını hissettim , ne yabancı ne de aşina olduğum biriydi oysaki
Maskeyi çıkıp altındaki "ben" le onunla konuşmaya başladım , kapalı kutumdan çıkmak istedim.
Buna değer mi ? değmez mi ? bilemezdim. Kendimi tanıtmaya başladım ne aradığımdan ne istediğimden ne yaşadığımdan nasıl hayatım olduğundan ... Tüm duygularını tüm çıplaklıyla görmek istedim onunda.
Ne yaşadığını , neye üzüldüğünü , neyi sevdiğini , ne istediğini , ne aradığını...

      "Biz senle aynı yerinden vurulmuş,aynı yerinden kanayan,aynı yerinden acıyan aşıklar gibiyiz"
Der Adrian, onun dediği gibiydi.
Buna kanaat getirdim.
İkimizde korkuyorduk böyle bir şeyden. Kötü bir ilişkidense, iyi bir yalnızlık diyorduk.
Ama korka korka da yanyana yürümeye başlamıştık çoktan.
Etkilenmeler ve sevmeler başlamıştı.
Sevmeye ,sevilmeye ilişkiye hazırdım.
Ama bağlanıp bitmesine, terkedilmeye,aldatılmaya,vazgeçilmeye...
 Bir daha kırılırsam daha çok acıyacak, çok korkutucu bu.
Korka korka adım atmaya devam ediyordum.Ama güven veriyordu onunla bu yürüyüş...
Yolculuğa çıkacak mıydık? çıkmayacak mıydık ? Çok isterdim. 
Ama geleceği bilebilir miydik...
Güven bana "ben geldim" diyordu.
Güveniyordum.
O da istiyordu beni, benim onu istediğim gibi.
Artık bağırmama gerek yoktu karanlıkta...
Ellerinden tutarken dışarıdan korkmuyordum.
Bir anda bir ışık önümüzü aydınlatmaya başladı.
Bu ışığın kaynağı yoktu ama.
Nerden geldiğini bilmiyorduk ama .
Aydınlık huzur verici geceler geliyordu belki.
Belki de, bunu düşünmek bile istemiyorum.
Umarım aydınlık bu yol , benim sonum, sonsuzum olur dedim.
Tam olarak araftayım, belki cennetim de olabilirdi , cehennemi de...
Umarım cennetim olurdu.

26 Mayıs 2013 Pazar

Dolunaya az kaldı.

Dönüşüme az kaldı.
Günler sayıyordum.
Bir çağım bitirip başka bir çağı başlatacağım dönüşüm.
Sadece basit bir ritüel , belki saat ondan önce bir kadeh kırmızı şarap ile kutlarım bu geçişi.
İstediğim malzemeler elimde olursa tabi .
Güçlü bir geçiş olacak heyecanlıyım.
Dönüşüm başladıktan sonra yapılacak listem var.
Tekrar gözden geçirip sağlam kararlar vereceğim bir hayat beni bekliyor.
Duygularım ise kapandı çoktan
Eskisi gibi şen şakrak hayat devam :)
Dolunaydaki o sınav benimle hayallerim arasındaki uzaklığımı belirleyecek.
Sonra kendime bakmaya başlamayı düşünüyorum.
Yeri yerinden oynatırız tekrar kim bilir :)
Bazı şeylerin sırrını da çözdüm.
Kabullendim sayılır kendimi.
Ama vazgeçmedim
"Tamlayışlardan"
Arayışım yok benim
Ben beni tamlayanımı arıyorum
Kendime eş bir parça da aramıyorum
Belki bir o kadar zıt ama işte tamlayan ...
Zincirleme bir tamlama da istemiyorum.
Bugün benle başkasıyla ee eh çok sıkıcı ..
Dönüşümden sonra işte belki tamlayan adaylarına bakarız.
Bir kaç kişi de aramıyorum
Tek kişilik yerimiz var.
Bir kaç ay önce beceremediğim bir ritüel daha vardı onu tamamlayacak bir tamlayan.
Tanıdığım kişiler bir adım önde olacak :)
Birini bulmak zorunda değilim
Arama içinde geçen güzel anılara da hoş .
Yanlış aramalardan çok cevapsız aramalara devam edebiliriz.
Çocukluk krallığının iyi prenslerinden biri olmak için
yapılacak çok şey var :)
Hadi bakalım
Dönüşüm den sonrasına

12 Mayıs 2013 Pazar

Kalan : Sevda satırları



Anlamadığım çok şey var ? 
Anlamadığım , anlamadığım çok insan …
“Sevgi” yi oyuncak yapan bir çok insan … 
Yakında “Made in China ” yazacak bir çok duyguda …
Kotalanmış ilişkiler ile  mevcut dünya …
Yapacaklarını dolduranlar 
         Çoktan gittiler …
Ömürlük sevgilerle dolu dünya … 
       Tahaddütnameli 
Birkaç günlükten , birkaç aylığa …
 Yok mu uzunlar,sonsuzlar 
Belki de içimizden bir kaç şanslılara 
 Ne için idi o  ” teşekkürler “
Bunlar içindi , 
Ama benim anlatabildiğimce değil 
Senin anlayabildiğince sanaydı 
 Tüm bunlar …


10 Mayıs 2013 Cuma

Alışkanlıkların
Zehrin etkisi geçmeye başladı.
Nerden mi anladım :)
Hoş gelişmeler var hayatımda.
Ders çalışmaya başladım en azından.
Sabah 07:30 kalkış...
08:00  Evden çıkış .
Duşa girip , saçlarımı yapıyorum o yea :)
Seksi bakışlar atıyorum.
Bugün daha mutluyum diyorum:)
Özlemişim böyle yalnız ve mutlu olmayı .
Sonra kütüphaneye sıraya girip bekliyoruz.
İçeride biraz zaman geçmiş
Hazırladığımız sandviçleri yiyoruz :)
Termostan çay getirmiş düşünceli bir arkadaş.
Bir enerjiyle tekrar kütüphaneye ...
Saatler geçiyor öğlen olmuş.
Şimdi ödül zamanı .
Dünden farklı , yeni lezzetler keşife devam.
Ev yemeği mi ? Fast food mu ?
30 -45 zamanımız var .
Çabuk olalım diye hemen aklımıza gelen o an canımızın istediği şeyleri yiyoruz.
Yerken öyle güzel şeyler konuşuyoruz ki :)
Liseli örtüsü kalkıyor üstümüzden falan.
Diksiyonumuz düzgün değil hiç birimizin
Konuşurken eğleniyoruz işte.
Oo geç kalmadan kalkıyoruz
Yazın planlar yapıyoruz , böyle zaman geçirelim diye .
İyi anlaşıyoruz , kötü olmayan bir ilişkiden iyi arkadaşlık candır :)
Tekrar bir çalışmaya başlıyoruz.
Evet çalışırken aklına pek şey gelmiyor :)
-İstanbul seni istiyorum.
-Korkuyorum ama istiyorum.
Senle başlamak istiyorum bazı şeylere :)
Deniz kokan sayfalar istiyorum :)
Mutluyum , belki biraz daha güldürürsün beni böyle düşünüyorum.
Bazen bunu düşünüyorum.
Ödevler , sınavlar kötü ama .
En azından çalışma gayret var .
Ve ne olacağı belli olmaz :)
Ha bir den okuldan bir çocuk :)
Ona şans vereceğim .
Kendisi kabul etmese de ,
Kendisini ona göstereceğim :)
Tecrübe sahibiyim bu konuda :)
Bir gün bize çağırıp konuşacağım
Zaten utanacak kesin çekinecek böyle şeyler konuşmaya .
Ama fikirleri hayat felsefesi tipim değil ama olsun :)
Kötü biri sayılmaz en azından.
Giderek eskisi gibiyim :)
Yine kedilerim
Yine dil çıkartışım
Yine derslere isyan
Sınavlara ...
Ama şu günler bitsin.
Olacak şeyleri anlatmayacağım :D
Ne olmayacak ki hobaağ .
Görüşürüz blogum :P

7 Mayıs 2013 Salı

Aşk giderken alışkanlıkların farkına varıyorum.
Artık telefona gitmiyor elim.
Artık hayatını o kadar da merak etmiyorum , mutlu olmasını diliyorum.
'Bitti' sanırım.
Geri dönüş , yeniden başlama olmayacak.
'İlk sevgilim' olarak aklımda kalacak.
Pişman  değilim yaşadıklarıma
İyi yerden başladığımı düşünüyorum.
Güzel bir adım olarak düşünüyorum.
Birini sevmeyi
Sevilmeyi
Mutlu olmayı
El ele tutuşmayı
Beraberken zamanın akmasını önlemeyi
Öpüşmeyi
Tenlerin uyumunu
Tekleşmeyi
Nice şeylerin başlangıcıydı ...
Hayat devam ediyor
Sevdiklerinle güzel zaman dilimleri geçirelim.
Eskiye dönüyorum artık :)
Yine gülüşen çocuksu ruh
Yine dışardaki dil :P
 Ama bir sonrakinde ne yapacağımı öğrendim.
Duygusal ilişkilere bir süre dur bile diyebilirim.
Evet ilişkilerin az çok ömürlerini hissedersin.
Artık biter mi diye takılmak yerine
O an keyfini çıkartmak daha mantıklı ...
 Biraz daha durulduktan sonra
Gidip "Nasılsın" diye sorabilirim belki ona
Teşekkür etmeliyim birlikteki güzel günlere :)

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Krallığın Varisleri...


''Çocukluk sadece doğumdan belli bir yaşa kadar süren bir dönem değildir ve belli bir yaşı da yoktur. Çocuk büyür ve çocukça şeyleri bırakır... Çocukluk kimsenin ölmediği bir krallıktır.''

  İşte o krallığın varislerinden biriyim ben..
Prens olmak için bile çok eksiğim var..
Ama daha 18 olalı çok olmadı ki...
Değişim bende
Ne istiyorsam o olabilirim..
Büyüyebilirim biraz daha.
Doğru insanlarla daha çabuk da olabilir bu.
Küçük prens olarak bir süre etraftan uzaklaşmak gerekiyor.
Kimse mükemmel değildir ama kendi mükemmelliğini yaratabilir.
 Yanımda olacak insanları iyi seçmek zorundayım.
Yanıma herkes yakışmayacak ..
Güçlü bir prens yolunda adım atmak zorundayım.
Duygularıma biraz süre ara vermek zorundayım.
  Galibiyetler , mağlubiyetler ...
Bakalım ne olacak ?
Göreceğiz.

5 Mayıs 2013 Pazar

Aşkın Topoğrafyasında Bir Tılsım

Bir gün
Bir adam
Bir anda çıkar hayatınıza...
Kalp atışlarınızın ritmini tüm bedeninle hissedersiniz.
Vücudun bu solo senfonisi daha büyük bir heyecana kapılırsınız.
Tatlı , yakışıklı , hoş biridir. Kalbiniz onunla atmaya başlar. Kelebeklerin midesinde uçmaya başlarsınız yahut da onlar sizin.
Dudakları dudaklarına değdiği an çocuk kendinden geçer.Daha çok sevmeye başlar.
Aşkın ilk perdesinde ilk replikler söylenir .
"Dünden çok , yarından daha az ,giderek güçleşen bir sevmekten bahsedilir."
Bir çember yaratır çocuk. Bu aşkta amaç bedenlerin çiftleşmesi değildir. Ruhların tekleşmesi uğruna çizdiği bu  çemberde ilk ateşini yakar. Öyle masum bir ateş ki , çocuk ve genci birbirleri için ısıtmaya başlar.
Ve bin bir geceden bin bir büyülü sözlerle yazmaya başlar.
Her dokunuş , her beraber geçen saniyeler daha çok güçlendirir ateşi.
Sevginin aşka dönüşüp ölümsüzleştireceği dolunay için gün sayar çocuk...
Sevginin ateşinin eritip , ruhların tek olacağı o tılsımı başlatır.
Ama sevdiği kadar da korkar...
Tanrıdan yardım ister.Dışarıdaki kara büyülerden korkar.
Bazen dağılmalar olur ama hemen sevgisiyle gözyaşlarıyla savaşarak tekrar güçlendirmeye başlar ateşi...
Çünkü ilk aşkını ölümsüzleştirmek istiyordur.
Ve bin bir karanlık gecenin şafağında büyü tamamlanmaya doğru gider.
Bin bir zorluk çektiği kimseyle artık kenetlenmeye ramak kalmıştır.
Tılsım tamamlanır.
Yüzyıllar sonra iki erkek için böyle tamamlanan tılsım.
Aşkın topoğrafyasına kazınacak bambaşka bir aşk.
Gözlerindeki mutluluk evreni aydınlatacak ve görenleri mutlu edecek kadar çoktu.
Büyük savaşın  galibiyet sevinciydi gözlerdeki ışık.
Kara büyülerden sıyrılıp kalpler mühürlenmişti.
Dudaklar birbirine doğru yaklaşmaya başladı.
Yaklaştı.
Yaklaştı dokunduğu an
Yer göğe doğru yükselmeye başladı.
Olup biteni anlamaya çalışıyorlardı onlar.
Bir anda dünyadaki bir çok insan onları görüyordu.
Bu aşkı insanlara öyle güzel gösteriyorlardı ki ..
İnsanlar bunu ilk defa anladılar.
İçlerinden bu gençlere benzeyenler maskelerini çıkarıyordu.
Ve bir anda ellerinde birbirine içine geçmiş bir çift yüzük vardı.
Ruhların ritüeli bitmişti.
Tekrar öpüşmeye başladılar.
Tüm dünyanın önünde ...
Ve yüzükleri birbirinden ayrıldı.
Büyük bir tılsımın imzası ellerine kenetlenmişti.
Öyle bir mutluluk yoktu.
Çocuğun ilk aşkı
son aşkı olmuştu.
Onunla başladığı bu sevme arzusu onunla sonsuza gidiyordu.
Başlangıçtan sonsuza bir aşkta yolculuklarının keyfine diyecek yoktu.
Beraber günleri öyle güzel geçiyordu ki .
Her gün daha çok sevip bağlanıyorlardı birbirlerine.
   Ve Tanrı bu iki genci ödüllendirmek isteği .
Sabırları , cesaretleri , yaratılışlarındaki doğru aşkı gösteriş biçimlerinden ötürü...
Bir gün odalarında sevişirken , içlerinden bir parça kopuyor gibi hissetmeye başladılar.
Kötü hissediyorlardı ..
Eksildiklerini sonlarının geldiğine inandılar bir an ...
Bir bebeğin kulak çınlatan o ağlayış sesiyle kendilerine geldiler.
Bir sepet , bir mektup vardı önlerinde.
Gerçekten çok güzel bir hediye idi.
Masmavi gözlü , bembeyaz tenli
Hafif sarışın bir bebek...
Suratında tatlı bir tebessüm.
Mutluluktan havalara uçtular.
Ve mektupta ise
"Tanrı bütün çocuklarını sever ; onlarında birbirini sevmesini ister."
                                                                                                            diyordu.


2 Mayıs 2013 Perşembe



TERK EDİLİŞ ...

Bundan tam 1,5 ay önce ilk defa kabuğumdan çıktım. İlk defa biri için birini sevmek için yola koyuldum. Öyle saf sevgiyle öyle ömür boyu olsun ki dedim.Ama önce ilişkiyi taşıyabilecek biri olmalıydı . Beni sevecek ,bağlanacak ...
Ah adamın biri çıkmış olmasaydı , tanışıp , defalarca konuştuktan sonra , zar zor buluşmaya ikna olmuştum.
Çünkü korkuyordum. İlk kez böyle biriyle buluşacaktım , ilk kez belki de ... çok heyecanlıydı , kelebeklerin midesinde ben benim midemde kelebekler ...
Bir anda olaylar öyle güzel gelişti ki , hayatımda bulmadığım hiç bağlanmadığım hep korktuğum o gay tabusundan çıkıp mutlu olduğum gözlerimden mutluluk ışıkları saçtığım günler...
Adamın biri öyle güzel bağladı ki , tüm çocuksu saflığımla sevmiştim onu...
18. yaşımın ilk günlerinde karşıma çıkmıştı , hayat boyu sevebileceğim bi adamdı..
Hani arayış diye bir mesaj gelir de aradığım bir şey yok benim diye cevap verirdim aradığımı bulmuştum tam bulmuştum derken işte olmuyor , bağlanamıyorum ,aradığım sen değilsin naraları atıldı ..
Aşkın o gökyüzüne öyle kara bulutlar çöktü ki , gök gürültüleri...
Gecelerce o gök gürültülerine ağladım , korktum.
Böyle bir boşluk yoktu.
İnsanlara anlatamıyordun derdini , needen üzgün olduğunu söyleyemiyordun.
Ben ki sürekli gülücük dağıtan biriydim , mutsuz olduğumu herkes hemen anlayıp , sorguluyordu ...
Ben ki her gün dünden daha az , yarından daha çok seviyorum diyordum adamın birini ...
Katlanarak içimde öyle bir sevgi oluşmuştu ki , o bi anda onu yok et ben gidiyorum deyince
İşte kaldım öylece...
İlk kez sevmiştim ,ilk kez cesur bir şekilde buluştum , ilk kez öpmüştüm birini ,ilk kez elini tuttum.
İlklerin en fenası da , ilk kez terkedilmiştim. Olmuyor diye ! olmayan bir şey yoktu
Yazılar yazıyordum sayfalarca elim telefona gidiyor ama vazgeçiyordum.
Böyle güzel sevgiyi piç gibi ortada bıraktığı için ondan
2 ay önce bu siteye girdiğim için kendimden nefret ediyordum.
Her gün daha az sevmeye çalışıyordum , elbet birgün bende sevmeyeceğim diye...
O ilk buluştuğumuz yere gidiyordum zaman zaman...
İlk kez dudaklarımın mührünü kırışını
İlk kez kalbime giriş izni verdiğimi hatırlıyorum...
Velhasıl kelam ,bu sefer buralarda birini aramıyorum . Bu bulduğum adamı bu sevgiyi kaybetmek istiyorum.
Zamanla bırakmak istiyorum.Yoluma devam etmek istiyorum.
Keşke hep kedilerimle takılsaydım o kabuktan çıkmasaydım ...
Kalbim halan onun adını söylüyor önce kesip kanatmak lazım , sonra kabuk bağlaması , sonra iyileşecektir...
En iyisini buldum diyordum , en iyisi yok bu tarz ilişkilerde ...Hızlı yaşa çabuk bitsin ,sıradaki ... anahtar kelimeleri...
Nasıl bir lanet bu ! Varoluşumun laneti gay olmak.
Tercih edilen bir şey olmasını öyle çok isterdim ki...
Neyse önce şu üniversite işini halledelim ...
Üniversiteli olsun adımız , içimizin adam olup olmadığı mühim olmadan...
Fakültatif olunca çok bilgili çok kültürlü oluyoruz ya
Sevmeyi öğretecekleri bir fakülte bilmiyorum...
Bir çocuğun ilk gözyaşları işte bunlar...
Saf bir çocuğun sevgisiyle sevdim ve bağlandım ama biter bunlar da...
Bir gün tekrar karşılacağım adamın biriyle , kaybettiklerinin ne kadar büyük olduğunu göstermek için ..
Anlatacak çok şey var , çok zehir daha akmalı
Bu karabüyüyü bozmak zorundayım ,
Aşkın bir tılsım olduğunu sanıyordum ama ikimizin çemberinde ...
Sen hiç olmamışsın o çemberde.
mudroyivesines diyerek belk ide ...
http://www.youtube.com/watch?v=77VyCkh4siI

Teşekkür ederim:)